Karanlığa Mum Yakan Adam

11.09.2013 09:39:00
Karanlığa Mum Yakan Adam

 Karanlığa Mum Yakan Adam

“Mustafa Miyasoğlu” Özel Sayısı

Dil ve Edebiyat dergisi, 2013-Eylül sayısını, Ramazan ayının son günlerinde kaybettiğimiz, ömrünü kültür ve edebiyat dünyamıza adayan merhum Mustafa Miyasoğlu’na ayırıyor. Miyasoğlu’nun hayat hikâyesi, eserleri ve kültür tarihimizdeki yeri, ailesi, dostları ve edebiyat dünyamızın önde gelen isimlerince ele alınıyor.

Büyük Doğu ırmağının yetişmesine büyük katkılar sağladığı merhum Mustafa Miyasoğlu, gerek edebiyatın farklı türlerinde önemli eserler vererek gerekse yeni yazarların yetişmesine katkı sağlayarak edebiyat tarihimizde önemli bir yer edinmiş bulunuyor. Miyasoğlu’nun vefatı edebiyat çevrelerinde derin bir üzüntü oluştururken, kültür ve edebiyat camiasının da birçok etkinlik ve yayınla merhum yazara vefa borcunu ödemek istediği gözleniyor.

Bu bağlamda Dil ve Edebiyat dergisi de hazırladığı özel sayı ile Mustafa Miyasoğlu’nun çok yönlü dünyasını okurlara sunmaya çalışıyor. Miyasoğlu’nun “Şairin Duası” ve “Bir Gülü Andıkça” şiirleri ile başlayan dosya, Nevzat Bayhan’ın Mustafa Miyasoğlu ve Sedat Umran’a atfen yazdığı Yıldız Olmalı İnsan şiiriyle devam ediyor:

Yıldız olmalı insan “esma”nın derinliklerinde

“Miyasoğlu” gibi umman,

Derya gibi “Umran” olmalı

Halkla hemdem,

Hakk’la her dem

Bir eli nefsinin yakasında,

Diğeri öksüz, yetimlerin gönüllerinde

Dil ve Edebiyat dergisinde merhum şair Sedat Umran hakkında yer alan bir diğer yazı da Aykut N. Kelebek tarafından kaleme alınan “Şiiri ve Eserleriyle Kalıcı Bir Şair: Sedat Umran” başlığını taşıyor.

Karanlığa Mum Yakan Adam: Mustafa Miyasoğlu dosyasının ilk yazısı Dil ve Edebiyat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak’a ait. “Azizim Ağabey: Mustafa Miyasoğlu” başlıklı yazısında İlbak, Miyasoğlu ile 1980’li yıllardaki ilk tanışmalarından Dil ve Edebiyat dergisindeki birlikteliklerine uzanan kültür ve edebiyat eksenli serencamı özetliyor. Miyasoğlu’nun “Ağabey”lik kimliğine vurgu yapan İlbak, onu ülkemizin yakın tarihinde gösterdiği gayretler ışığında “karanlığa mum yakan adam” olarak tanımlıyor. İlbak şöyle diyor:

“Mustafa Miyasoğlu, Müslüman edebiyat çevrelerinin içinde yer alamadıkları için sürekli eleştirdikleri edebiyat yıllıklarına alternatif edebiyat yıllığını hazırlayan ilk kişi oldu. ‘Suffe Yıllığı’ Miyasoğlu ağabeyin hazırladığı ve ‘İslami edebiyat’ duyarlılığıyla Türkiye’de hazırlanan ilk çalışmaydı ve sessizce bir mesaj veriyordu: ‘Artık biz de varız!’”

Dostlukları üniversite yıllarına; Ebubekir Eroğlu, Bekir Oğuzbaşaran, Durali Yılmaz gibi isimlerin birlikte kaldığı öğrenci evi arkadaşlığına kadar uzanan Prof. Dr. Abdullah Uçman ise kaleme aldığı yazısında bu ev hayatı yanında Miyasoğlu ile beraber girdikleri Mehmet Kaplan Hoca’nın derslerinden Sahaflar Çarşısı ve zaman zaman Cağaloğlu’nda Millî Türk Talebe Birliği Kitap Kulubüne yaptıkları ziyaretlere kadar birlikteliklerini aktarıyor. Miyasoğlu’nun, Mehmet Kaplan Hoca’nın yönetimi altında “Haldun Taner’in Tiyatroları” üzerine bir mezuniyet tezi hazırladığını hatırlatarak merhumun o günlerden başlayan çalışmalarına ve dönemin kültürel atmosferine işaret ediyor.

Dil ve Edebiyat dergisi okuyucusu, Abdullah Uçman’ın yazısından öğrendiği Ekrem Ocaklı’nın evindeki manevi, kültürel sohbetlerin perde arkasına Miyasoğlu ailesi ile gerçekleştirilen söyleşi yardımıyla geçiyor. Ocaklı’nın evinde gerçekleşen sohbetlere kimlerin katıldığı, bu mecliste nelerin konuşulduğu ancak Dil ve Edebiyat okuyucuların vakıf olabileceği bir merak konusu olsun diyerek dosyadaki diğer yazı ve yazarlara değinelim.

Vefatı geride büyük boşluk bırakan Mustafa Miyasoğlu üzerine Dil ve Edebiyat’ta yer alan bütün yazıların ayrıntılarına yer vermek mümkün değil elbette. A. Vahap Akbaş’ın “Azizim Mustafa Bey” başlıklı yazısı; Mustafa Miyasoğlu’nun kültür sanat dünyasında bütün olumsuzluklara nasıl direndiğini, başarmak için ısrarla nasıl çalıştığını göstermesi açısından iyi bir örnek. Miyasoğlu’nun Suffe Yıllığı çalışmalarının, en az Abdullah Uçman’ın yazısında belirttiği Yeni Sanat dergisinin yayımlanması için harcanan emek kadar yorucu olduğu anlaşılıyor.

Mustafa Miyasoğlu edebiyatın birçok türünde eser vermiş bir isim; ancak onun dünyasına yalnız bunlarla girmek mümkün mü! Mustafa Özçelik’in yaklaşık yirmi yıl süren Miyasoğlu ile mektuplaşmaları üzerine düştüğü notlar sorumuza cevap oluşturuyor. Bu yazışmaların gün yüzüne çıkarak edebiyat tarihine katkı sağlanması, bundan sonra yapılacak işlerin başında geliyor sanırız.

Dil ve Edebiyat dergisinin Mustafa Miyasoğlu özel sayısı dosyasına katkı sağlayan diğer yazarlar ise şöyle; Bekir Oğuzbaşaran, Abdurrahman Şen, Faik Özdemir, Muzaffer Doğan, Mehmet Nuri Yardım, Ekrem Kızıltaş, Ahmet Kekeç, Hüseyin Altuntaş, Mehdi Ali Seçkin.

Mustafa Miyasoğlu’na ait iki şiir dışında onu kendi kaleminden tanıtan bir yazı da, 1999 yılında Seviye dergisi sayfalarından alıntılanan “Ben Nasıl ‘Ben’ Oldum” başlıklı yazı… Dil ve Edebiyat dergisinin arşivlenecek Mustafa Miyasoğlu özel sayısına ilişkin notları dergi editörü Hüseyin Altuntaş’ın önerisini hatırlatarak nihayetlendirelim. Altuntaş, “önemli kültür ve edebiyat adamlarımızın kaybı ile bir kez daha ortaya çıkan kültürel alana yoğunlaşma” gereğine değiniyor ve “bu yoğunlaşmayı başlatacak işaret fişeğinin özellikle ve ivedilikle Kültür Bakanlığınca atılması”nın altını çiziyor.