Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var!

9.09.2013 14:00:00
Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var!

Boykot

Bugünkü yazıma bir Arap Atasözü ile başlamak istiyorum. Yaralı kartala sormuşlar:

“Neden bu kadar hüzünlüsün!..”.

“Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var!..” demiş.

16-17 Mart 1988 tarihinde Irak Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar Baas yönetimiyle savaşan peşmergelere Halepçe’de zehirli gaz atıyor ve bundan sonra tam 6 bin civarında masum insan Saddam’ın zehirli gazıyla feci biçimde can veriyordu. Yani günahsız, hiçbir söz hakkı ve savunma hakkı olmayan zavallı insanlar.

Bu savaşın sembolü haline gelen resimde ise, 7 kız çocuktan sonra bir erkek çocuk sahibi olan Ali Haver isimli babanın daha adını bile koyamadığı bir aylık oğlunu zehirli gazlardan korumaya çalışırken ölüme yenildikleri anı belgeleyen resimdi. Kucağında kundaktaki yavrusuyla yığılıp kaldıkları anı belgeleyen resim... Bir kaç gün önce Suriye’de yaşananlara ne kadar da benziyor değil mi?

Dünden bugüne değişen bir şey yok… Dünya artık yaşanılacak bir yer olmaktan çıkmaya başladı. Her yerde kan her yerde gözyaşı ve savaş...  Yanı başımızda Suriye’de olanların derdiyle dertlenirken bir de Mısır çıktı. Aslında unuttuğumuz diğer zulüm gören yerleri de hatırlattı bize. Doğu Türkistan’dan tutun da dünyanın birçok yerinde zulüm gören öldürülen, yakılan ve yıkılan Müslümanları... Hem de sayıyla değil onar onar ve yüzer yüzer katlediliyorlar... O kadar kanıksanmışız ki ölümleri artık biner biner ölüyorlar yine de kahrolası dünyadan ses çıkmıyor…

Açıklamalar üst üste geliyor. Uluslararası toplum ve birleşmiş milletler bir araya gelip bu olaya müdahale etsin diye. Amerika açıklama yapsın, kınama mesajları yayınlansın. Hepsi kocaman bir yalan olmasına rağmen elden bir şey gelmiyor ve sadece gözyaşlarımızı titreye tireye ölen çocuklar için akıtıyoruz. Dünyanın kurtarmak için seferber olduğu bir balinadan, bir pandadan daha değersiz olan o masum insanlar için ağlıyoruz. Yüreklerimizde çağları aşan bir temenni ile sadece kendimizi avutuyoruz:

 “Bütün çocukları öldürseniz de bir Musa sağ kalacaktır.”  Sonra Rabbimize sığınıyoruz ve İbrahim suresinin 42. Ayetini okuyoruz:

“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” Yüreğimiz ferahlıyor ve bu zalimlerin, hainlerin, katillerin ve çağdaş firavunların cezasız kalmayacağı bir günün varlığına inanmak imanımızı bir kez daha tazeliyor

Hz Peygamber Medine’ye hicret ettikten sonra Yahudilerle kargaşa çıkmış, Peygamberimiz de pazar yeri kurdurmuş, Müslümanların buradan alışveriş yapması istenmişti. Bu çağda kendini dünyanın süper gücü gören ülkeleri dize getirecek yegâne gücün kendi pazar yerini kurmak ve zalimleri boykot etmek olduğunu düşünenlerdenim. Ancak bizler boykot yapmayı bilmeyen ve beceremeyen bir toplumuz.

Bu işin piri Mahmatma Gandi’dir.  Gandi ülkesi Hindistan’da baktı ki, “300 sene savaşıldığı halde bağımsızlık kazanılamamış. Demek ki çözüm savaşta değildi diyerek çareyi bir tek keçide buldu. Bir keçi aldı. Bu keçinin tüyünden elbise yaptı. Onu giyindi. 6 ay boyunca bu keçinin sütüyle beslendi. 6 ay sonra halkın önüne çıktı:

 “Bu örtüyü bu keçinin tüyünden yaptım beni korumaya yetiyor.” dedi. “6 aydır bu keçinin sütüyle besleniyorum beni doyurmaya yetiyor. Bunu sizde yapabilirsiniz” dedi. Bu İngilizlerin mallarını almaya mecbur değiliz. Boykot edelim bu İngiliz mallarını…” diye halkı uyardı. Ve Gandi önderliğinde İngiliz boykotu başladı. Boykotun başlamasıyla birlikte İngiltere’de meclisteki holding yöneticilerinin de içinde bulunduğu birçok şirketin malları satılmamaya başladı. Bu holding sahipleri hemen hükümete yüklenerek:

 “İflas ediyoruz, bu insanlar ne istiyorlarsa verin batmaktan kurtulalım..” dediler. Nitekim bu insanlar da bağımsızlık istiyorlardı ve Hindistan bu şekilde istiklalini kazandı…” 

Boykot yapmayı bilmeyen bir millet ezilmeye, yenilmeye, sömürge olmaya, esir olmaya ve ölmeye mahkûmdur...

Danimarka’yı şimdilerde kimse hatırlamıyor ya da PKK’nın kullandığı mayınların üretildiği İtalya’yı. İsrail’i Amerika’yı hepten unuttuk. Obama’yı kendimizden görmeye başladık. Hâlbuki dünya konseptinde sürekli hatırda tutmamız gereken en önemli gerçek şu olmalıydı.

“Devletlerin dostları yoktur menfaatleri vardır.” yoksa nasıl açıklayacaksınız İran’ın, Suudi Arabistan’ın BAE’nin yaptıklarını… Kendi menfaati için zalimlere nasıl destek olup oluk oluk bizden kazandıkları paraları akıttıklarını... Dediğim gibi Dünya üzerinde BOYKOT'tan daha etkili bir silah yoktur... Umre ve Hac gidişlerini iptal edin; kendini dünyanın jandarması sayan ülkeleri sadece ama sadece 1 ay adam akıllı BOYKOT edin, bakın bakalım sorunlar nasıl çözülüyor... Biz kendi insanımızı hem öldüreceğiz hem de BATIYA neden ses vermiyor diye feveran edeceğiz...

Kendi iktidarları sallanmasın diye darbeye destek veren Ürdün Kralı, darbeden sonra tebrik ziyareti yapan ilk ülke olurken, Suudi Arabistan, Kuveyt ve B.A.E 12 milyar doları darbe yardımı olarak Yeni Mısır yönetimine verdiler... Fazla söze ne hacet...

Paralarımızı harcadığımız yerleri iyi tespit etmeli ve boykotu bir yaşam biçimi haline getirmeliyiz. Ve belki de en önemlisi İtalyan mallarını boykot ettiğimiz zamanlarda İtalyan Bakanın dediğini yapmadan. Bakana sorarlar:

“Türklerin boykotu hakkında ne düşünüyorsunuz?” Cevap Ülkemiz adına ne kadar da sosyolojik bir tahlil içerir:

“İki ay sonra unuturlar…”

Unutmak ölümdür ve tarih hep tekerrür etmiştir…

Ülkemizle, Cumhurbaşkanımızla, Başbakanımızla maksat safımız belli olsun diye İbrahim’in ateşini söndürmeye giden serçe misali safını belli eden Devletimizi, bir vatandaş olarak canı-ı gönülden tebrik ederim… Bizim durmamız gereken yer burasıdır, zalimlerin, katillerin ve darbecilerin durduğu yer değil… Ve bu mesele Araplar bize arka çıkmadı, bize ihanet etti, Dünyada Araplardan başka yerde de Müslümanlar ölüyor onlara neden ses çıkarılmıyor, şehit cenazesi geldiğinde neden bu kadar tepki gösterilmiyor, Başbakan Rabia selamı yapıyor asker selamı niye yapmıyor, işgal devletlerinin işgalinde oralarda bizim için eylem yapıldı mı aciz yaklaşımlarının arkasına sığınılacak ve açıklanacak bir sorun değildir…

Dün PKK’nın öldürdüğü bebeklerle; bugün Beşar Esed’in öldürdükleri, Dün Saddam’ın öldürdükleriyle; bugün Sisi’nin öldürdükleri aynı çocuklardır… Önemli olan zalim kim olursa olsun dimdik karşısında olmaktır…

Tıpkı sevgili Başbakanımızın yaptığı gibi…

Zekeriya Efiloğlu, yazdı...