Nerde o eski babaanneler?

6.09.2013 15:34:00
Nerde o eski babaanneler?


Eskiden babaanneler ‘paramızla başımızı ağrıtıyoruz’ der televizyon izlemezlerdi. Şimdiki babaannelerin her güne bir dizisi var. 3 sezon öncesini hatırlıyorlar ve neyse ki hala karakterlerle konuşuyorlar. “Karın seni yeğeninle aldatıyor Adnan Bey, ne hediye alıyorsun!”

Eskiden babaanneler, merdiven çıksa nefesleri tükenir, bulaşık yıkasalar belleri kırılırdı. Babaanne sabah yürüyüşe çıkıyor, belediyelerin Türk kadınlarına armağanı jimnastik aletleriyle +50 olimpiyatlarına hazırlanıyorlar. Dönüşteki pideleri saymayalım!

Eskiden babaanneler gelinlerden dert yanarlardı, şimdi gelinler şikayette: “Kayınvalidem beni beğenmiyor, kılığımı/kıyafetimi eleştiriyor.”

Eskiden babaanneler erken yatar, erken kalkar; sokağı süpürme, sütçüyle atışma, komşuyla sohbetle tüm sokağı uyandırırlardı. Canınızı seviyorsanız, şimdiki babaanneleri erken uyandırmayın, yiyeceğiniz azarı terlikler destekliyor.

Eskiden babaanneler gündüz uykusuna yatar, biz çocuklara sessiz olmak düşerdi. Bugün babaanneler çocukları uyutup balkonda/terasta kahve/sigara keyfi yapıyor.

Eskiden babaanneler oralet yapardı. Onlardan gizli dolaptan oralet tozunu kaşıklamak düşerdi bize. Şimdi bi içecek listesi sayıyorlar ki, sipariş verip elimize adisyon bekliyoruz.

Hep yenilerin eskisini onlar yad edecek değil ya, biraz da biz soralım; nerde o eski babaanneler?

*

Adam İstanbul Üniversitesi uluslarası ilişkileri kazanmış, sosyal medyada  sonuç bildirimi yapmıyor!

Niye? Adab-ı muaşeret kuralları gereği ‘övünmüş’ olmamak için. Gıpta ettim yeni nesil gence. Bizim zamanımızda tek tuşla her şeyini herkese duyurma ortamları yoktu. Şimdi bu imkana sahip ‘Y’ kuşağı sıfatlı gencin gösteriş/kibir/övünme gibi kaygılar çerçevesinde başarısını duyurmaması yeni nesile olan inancımı artırdı. Biz birileri gibi sormuyoruz, nerde o eski gençler? Daha iyilerimiz var karşımızda!

NOT: Allah yolunu açık etsin kardeşim A.D.

*

Neydi ki tatil?

Resmiyette 2 ay olup da resmiyetin tepe noktasını işgal edenlerin bile ‘3 ay’ diye diye bitiremedikleri zaman dilimi miydi? Bitti işte! Sayılı günden geriye çok dinlenme kalmış, gezmelermiş, fotoğraflarmış… Neye yarar ki? 2 eylül pazartesi başlamıyor mu mesai? Gözünüz aydın!

*

Ene eylül geldi!

Yurdumun romantikleri, sarı yaprak sevdalıları, içi dışı şiir, kalbi boş kafası dolu, ayrılıktan kavuşma uman, darbeye yetmez ama hayır diyen, savaşı bekleyip barış dileyen, tatil mesaisi biten, okul önlük mevsimi başlayan, üzümüne pekmez yolu görünen… Herkese hayırlı olsun!

*

DefterK’da 12 yıldır düzenli mi düzenli, özenli, zekice, dahice, korkmadan… Daha yazamayacağım, övündüğüm sanılır! Yazıyorum! Ne maaş var ne prim ne de sigorta... Amme hizHABERICERIKe döndü bizim iş! Yemek yok, bari sefer tası versinler! He, sefer tası! 3 katlı olsun ama.

NOT: Başbakanımız bile her talebimize cevap verirken yukarıdaki istek karşılık bulacak mı?

*

Yiğit Bulut korkusundan Başbakanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’dan taleplerde bulunma güzelliğimize son vermiştim. Lakin twitter’da kendisi için yazdığım cümleyi okuyan Başbakanımız bi HABERICERIK gönderdi. (Beni takip ediyorsa zaar.)

HABERICERIK de, cümle de aşağıda.

“Ağladık diye bizi aşağıladılar. Güçsüz dediler, çaresiz dediler. Sorarım size ağlamak ne zamandan beri eleştirilen bir şey oldu? Kendileri kaç kez ağladılar ki, benim ağlamamı yadırgıyorlar? Onlar var ya onlar… Olamaz ya, iktidara bir gelseler bu millete ağlamayı yasaklar! Size bir şey diyeyim mi, onlar size gülmeyi de yasaklar. Ama benim vatandaşım öyle mi? Baş belası dedim ama twitter’da Aslıhan hanım kardeşim bana demiş ki ‘kuytu bi köşe ya da bi duvar dibi bulursak yine ağlayalım.’ Aslıhan kardeşim, Allah hiçbirimizi ağlatmasın! Ama ben de bu merhametli yürek, sen de o vicdanlı yürek olduktan sonra bir arada ya da ayrı ayrı çok ağlarız biz.”

Aslıhan Koçak, yazdı...