Bir güzel insan: Mustafa Miyasoğlu

16.08.2013 16:00:00
Bir güzel insan: Mustafa Miyasoğlu

 
Gönüllü Sömürge Aydınları

Roman ve hikâyede “ustam” kabul ettiğim Tarık Buğra’nın zaman zaman hatırladığım güzel sözleri ve değerlendirmeleri var. “Seçtiklerinizle seçilirsiniz!” sözü bunlardan biri. Her hatırladığımda rahmet dilerim, çünkü artık hatasıyla-sevabıyla ahrete intikal etmiştir; onu hayırla anmak ve onun için artık güzel şeyler düşünmek gerekir. Hikâyelerindeki Anadolu havası bir yana, Milli Mücadele’deki Müslüman halkın ve sarıklı mücahitlerin vazgeçilmez yerini Akşehir odaklı olaylarla anlatan Küçük Ağa romanını yazıp yayınladığı yıllarda her türlü tehdide aldırmadan bildiklerini dosdoğru yazmış ve 1963 yılında bu romanı yayınlamıştır. Hak ve hakikat adına doğru bildiği gerçekleri yazmayı her türlü kaygının önüne alan ve romancılığı bir bilim adamı kadar objektif kriterlerle değerlendiren bu adama saygımız büyük.

Tarık Buğra’nın çok önemsediğim değerlendirmelerinden biri de “Gönüllü Sömürge Aydını” kavramıdır. Bu ülkede çok yetişen yarı aydınların batılılaşma özentileriyle nasıl kişilik zaafına uğradıkları ve eskiden sömürgelik dönemi yaşamış üçüncü dünya ülkelerinin aydınlarına özenmeleri kimsenin meçhulü değil. Bu psikolojinin kompleksi sonucu ortaya çıkan tuhaf portrelerini, Gönüllü Sömürge Aydını kavramından daha iyi anlatan bir söz bulmak zordur. Bu kavramı, ona rahmet okumak için de hatırlayıp eleştirdiği zihniyetin temsilcisi olarak sık sık kullanmak iyi olur. Çünkü bu psikoloji bir kere insanın içine yerleştiği zaman, maalesef sahibini tasmalı köpek gibi bazı özenti tavırlara ve milli kimliğe tepkiye zorluyor…

Bu zihniyeti benimseyen insanlara Peyami Safa ve Necip Fazıl gibi Tarık Buğra da kızdı, onları eleştirdi, inandığı gerçekleri bıkmadan usanmadan sürekli yazdı. Düşman Kazanmak Sanatı adlı kitabında topladığı bu türden yazılar okunduğunda çeşitli tavırlar görülebilir. Benzeri zihniyetin insanlarını gazeteci, iş adamı ve politikacı olarak görmek ve ekranlarda sık sık seyretmek mümkün. Kendilerinin de memnun olmadıkları sahte bir hayat yaşadıkları gözden uzak değildir. Çevrelerinden ve kendilerinden menkul özeleştirilerinde zavallılık açıktır.

Soğuk savaş döneminde gazeteciliğe başlayan ve zaman zaman sanatçı ya da politikacı geçinen bu insanların iki maksat güttüklerini görüyoruz: Birincisi kendilerinin yerlerini pekiştirerek yanlış resmi ideoloji taraftarlıklarını haklı çıkaracak yorumlar yapmak… İkincisi de karşıt görüşteki kişileri birbirine düşman hâle getirerek eylemlerin devamını sağlamak ve ülke güvenliğini sarsarak olağanüstü durumlar oluşturup Emniyet ile TSK’yı tetikçi hale getirmek!

TOPLUM MÜHENDİSLERİNİN DARBE VAZİFESİ

Yarı aydınlar nasıl toplum mühendisliği ile üretilmişse, devlet gücünü kendileri gibi yarı aydın üretmeye memur bir mekanizmaya çevirmek başlıca amaçları olmuştur. O yüzden de bir derin devlet vehmi ile milleti meçhul ve gayrı meşru güçlerin emrine âmâde olmaya mecbur etmek için darbe hazırlıklarını görevlerine eklemek lazım tabii. Soğuk savaş bitti, ama bu ülkenin kendilerini eski tüfek sayan yarı aydınları yanlış metotta ısrar ediyor; cuntacılık yaparak ülkeyi ele geçirmek için demokrasiye düşman söylemleri yaymak çabasını sürdürüyorlar...

Bu yüzden bazı yazarlarla iş adamları ve parti yöneticilerin kendini dev aynasında görmeleri, kendilerinde Nemrut ve Firavunları kıskandıracak güçler vehmetmeleri aslında herkesin malumu. Devlet gücünü arkalarına alanların kağnı gölgesinde dolaşan köpeklerin kendi gölgelerinde gezermiş gibi dayılanması ne kadar tuhaf… Bunların devlet gücünü kullanarak her türlü yolsuzluğu yaptıktan sonra, kalkıp millete çobanlık etmeye kalkmasının gülünçlüğünü iyi anlamak ve ortaya koymak gerekir. Böyle tiplerin her toplumda yaşaması, hiçbir zaman böyle kişilerin gerekli ve olmazsa olmaz varlıklar olduğuna kimseyi ikna edemez.

Batılı olmakla Batıcı olmak elbette birbirinden farklıdır. Böyle insanların kendini bilmesi haddini bilmesidir. Bu türden hayati gerçekleri içine sindirmeden yöneticilik veya gazetecilik yapanları artık bundan sonra zor günler bekliyor; çünkü sahtekârların ipleri pazara döküldü. Artık Maliye ile TMSF yöneticileri tehditlere, şantajlara pabuç bırakmıyor; iyi ediyor.

Gönüllü Sömürge Aydını tavrıyla dolaşanlara dikkat etmek gerekir. Bunları her türlü makam, mevki ve etiket içinde görebilirsiniz. Uzun zaman bürokrat ve gazeteci kimliğiyle çok gördük. Monşer diye bilinen ve halkını küçümseyen Dışişleri görevlilerinden daha kötü ve daha cahil olan bu tipler, üniversiteden bürokrasiye Emniyet’ten TSK’ya kadar devletin bütün önemli makam ve mevkilerinde görülmektedir. Bunlar, baltanın sapı da ağaçtandır gibi tuhaf hayıflanmalarla mazur görülebilecek insanlar değildirler. Çünkü millete hiçbir hizmet vermeden onun efendiliğine soyunmaları aslında Müslüman ülkelerin hastalığı gibidir.

Bunlar, “Müslümanların efendisiyiz, Hıristiyanların kölesiyiz!” diyorlar. Buna hakları yoktur… Artık bulundukları pozisyonları kaybettikleri gibi sahte hayatları da ortaya çıktı…

Gezizekalıların Türkiye’de yapılmaya çalışılan darbeye alet olmaları da bu hastalığın bir tezahürü. “Despotluğa ve diktatörlüğe karşıyız biz!” naralarıyla güya üç-beş ağacın peşine düşen sözde demokrat aydınlar, halkın kararını hiçe sayıp sokak darbesi hevesiyle Taksim’de Gezinirken söylemleriyle eylemleri arasındaki komik uçurumu bile bile görmezden geldiler. Kimse şaşırmasın bu tavrın çelişkisine. Müslümana efendi, Hıristiyana köle zihniyet elbette ki dış mihraklı kaos ve darbe planını göremeyecek kadar şuursuz, ya da bile bile suç ortağı olacaktır. Mısır’da yaşanan da ülkemizdekine benzer bir planın sonucu. Sonuçları her ne kadar benzer olmasa da başlangıcı benzer.

Nerede, hangi Müslüman ülkede olduğunun önemi yok, ya da ne zaman gerçekleştiğinin pek bir kıymeti yok. Batıya neredeyse kul olmuş laik zihniyetin Müslümanca yaşamak isteyen halklara karşı yüzlerce yıldır duyduğu kin ve nefretin bir sonucu Türkiye’de yapılmak istenen ve Mısır’da başarılan şey. Üzülmek gerek elbette hem de çok, ama bu nefretin de doğal olduğunu anlamak gerek.

 Mustafa Miyasoğlu


Kaynak: Millî Gazete
14 Temmuz 2013
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Gonullu_Somurge_Aydinlari/15773#.Ug4i5tLwlMg