"Acı Ceviz" kitabına dair

13.08.2013 17:06:00
"Acı Ceviz" kitabına dair


"ACI CEVİZ" ÜZERİNE
 
   Zaman geçip gitse de hepimizin özlem duyduğu kısa anlar olur. Tam olarak hatırlanılmasa da geçmiş günlerin hâlâ yaşantısında olmayışı üzer insanı…
 
   Günümüzde ülkemizdeki kitap okuyan insanların azlığı hepimizin malumu... Özellikle televizyon ve internet birçok şeyin önüne geçmiş bulunuyor. Bunun için kitap okumanın  önemi bilinmelidir. Bu yaz okuduğum kitaplardan birisi de Murat Soyak’ın  "Acı Ceviz’’ adlı öykü kitabı oldu. Gerçekten kendimi buldum bu kitapta. Kitapta anlatılan özlemler, umutlar, hayal kırıklıkları, sevginin büyüklüğü o kadar etkileyici ki… Bu duyguların her cümleye, her satıra yansıtıldığı ‘’Acı Ceviz’’ adlı kitap toplam 17 öyküden oluşuyor. Her öyküsünde farklı bir tat var. Bu öykülerin genelinde yazar geçmişe ve çocukluğuna yolculuk yapıyor. Top oynayan çocuklar, hüzün, yoksulluk, okul yolu, doğayla iç içe mahalleleri özlemle anlatırken; yanlış kentleşmeyi de dile getiriyor. Hepsi birbirinden güzel bu öykülerden bazılarının üzerinde durmak istedim.
  Kitaba adı verilen aynı zamanda bende de derin bir iz bırakan öykülerden birisi ‘’Acı Ceviz’’ adlı öykü.
 
Dünya derler o da fani
Veren alır tatlı canı
Hasta düştüm ilaç hani
Bir yudum su verenim yok
 
    Ne kadar içten ne kadar duygulu bir söyleyiş değil mi? Bir amcanın dilinden düşürmediği türkü sözleri bunlar. Bahsedilen yaşlı amcanın cevizi çırpmak için ağaca çıkması ve ağaçtan düşmesi ve yardımına koşacak birinin olmaması sonucu hayatını kaybetmesi yürek burktu gerçekten. Elbette böylesi bir hikâyede ağaç da hüzne kapılmaz mı? Ağaç da acımaz mı?
   Umudumuzu tam yitirmişken nasıl bağlanabiliriz tekrar ve nasıl çimlendiririz umut tohumlarını? "Bir Umut’’ adlı öyküde tam da bu anlatılıyor. Bitmek bilmeyen engellerden sonra umudu kırılmayan bir kız ve annenin öyküsü…Üniversiteyi bitirmiş, mesleğine hazır olan bir kızın sürekli çıkarılan sınavlardan dolayı iş sahibi olamayışı… Ama üzmüyor kendini, annesiyle beraber yitirmiyor umutlarını. Bu böyledir işte; yoksulluktan giyeceği, yiyeceği olmasa da umutları olmalıdır insanın. Çünkü o umutlar bir gün gelip başarıyla günaydın der insana…
 
Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke
 
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
 
    Bu dizelere Sezai Karakoç  ‘’Anneler ve Çocuklar’’ adlı şiirinde yer verir. "Kuyu’’ adlı öyküyü okuyunca bu dizeler geldi aklıma. Tutunamayan yaşayamazmış hayatta, bunun örneğini gördüm öyküde. Çocuğun yaptığı futbol maçları rahatlattı onu  bir o kadar susattı da… Böylelikle gitti o kuyuya. Tek istediği o kovayı yukarı doğru çekebilmekti. Ama başaramadı. Söylediği son kelime "Anneee’’ oldu. 
 
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar
Gecenin ardında yine gece var
Çocuklar hıçkırır, anneler  ağlar
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim 
 
    Necip Fazıl’ın "Anneciğim’’ adlı şiirinde geçen dizelerdir bunlar… "Çanakkale İçinde’’ adlı öyküyü okuyunca bu dizeler geldi hatırıma. Bir anne, oğlu iyi de olsa kötü de olsa durumunu bilmek ister. Bu öyküde de anlatılan bu. Kısa mektuplardan oluşuyor öykü. Ve sürekli annesiyle kardeşine mektup yazan bir asker… Her durumu söylüyor annesine. Her mektupta beni hüzünlendiren ayrı bir cümle… En hüzünlendiğim de annesinin oğluna gönderdiği son mektubu oğlunun okuyamaması oldu. Çünkü oğlu o güzel mertebeye çoktan ulaşmıştı.
    Kitapta İstanbul da unutulmamış. Son hikâye "İstanbul, İstanbul’’ ismini taşıyor. Yazar bizi İstanbul’un çeşitli semtlerinde ve tarihi mekanlarında dolaştırıyor. Ve bizi hatıralarıyla baş başa bırakıyor.
      
 Feyza Yıldız, "Acı Ceviz" kitabını okuyup tavsiye etti...