Yola koyulmam gerekiyordu

10.01.2014 16:37:00
Yola koyulmam gerekiyordu







 
 
 
 
BU(HR/RH)AN
                                                                                 
Ustam, Hediye ARMAĞAN’a...
 
Usta Allah’a ısmarladık. Ver elini öpeyim. Yola çıktım diyemem, faili sanılırım diye korkuyorum gitmek fiilinin. Yola koyuldum desem nispeten doğru söylemiş olurum. Çünkü yola koyulacak fikir yoktu ki bende, şimdi var mı diye sorma ne olur, bizzatihi benim yola koyulmam gerekirken. Günlerden Kasım, aylardan sonbahar, mevsimlerden bir Pazartesi sabahı; biraz pişman, fazlaca örselenmiş, apaçık hüzünlüydüm ben aslında çünkü nilüferler suyun yüzeyinde küskün beddualar ediyordu manevi şahsiyetimi hedef alarak. Ve vücut bütünlüğüm esrarengiz sıtma nöbetlerinden muzarip, dokunsalar dokunduklarına bin pişman edileceklerinden adları kadar emin diğer vücut bütünlüklerine kırgın ve doğan güneşe, yağan yağmura, esen rüzgara, karanlığa duyarlı, sigaraya ve duyarlılığa bağımlı, hülasa ağlamaklı yürüyordum kapalı kapılar arkasında. Dedim ya usta. Benim yola koyulmam gerekiyordu ivedilikle.
Usta Allah’a ısmarladık. Ver elini öpeyim. Yola koydun diyemem, faili sanılırsın diye korkuyorum tekme tokat döve döve adam etme fiilinin. Öykündüm desem nispeten doğru söylemiş olurum adam olmaya. Zira nerde bende adam olacak feraset! Mevsimlerden Kasım, günlerden sonbahar, aylardan bir Pazartesi sabahı; bir gece kulübünün önünden geçerken içeriden sızan müziğin ve biraz önce adı geçen ama henüz notası kağıda dökülmemiş müziğe kendisini bırakmış kadınların, ki bu kadınların da adları yazı kaleme alındığı esnada henüz bir nüfus kağıdına dökülmemişti, cazibesine kapılmaktan korkan mütedeyyin bir adamın endişesiyle bakıyordum dışlandığım dış dünyaya. Hiç küfür etmiyordum ama leş gibi izmarit kokuyordum ve burun direklerinde bayraklar yarıya indirilmek burun deliklerinde tütün geviş getirilmek zorunda kalıyordu. Dedim ya usta. Benim yola koyulmam gerekiyordu ivedilikle.
Usta Allah’a ısmarladık. Ver elini öpeyim. Yoldaş olduk diyemem, faili sanılırız diye korkuyorum iftiraya uğramak fiilinin. Yol, yordam gösterdin desem nispeten doğru olur sanıyorum. Yani yoldaki engelleri kaldırma, karar ve sorumluluk alma, çarçakalın eline bırakmama açısından bakıldığında yoktu bende o metanet, şimdi de var mı bilinmez. Aylardan Kasım, mevsimlerden sonbahar, günlerden bir Pazartesi sabahı; ondan bundan kazık yemeye ama avradına dayak atmaya alışmış kıt akıllı bir kocanın elinde ziyan olmaya namzet kadının aklında birden fazla soru işaretiyle belirmiş aslında soru olmayan ve yanlış anlaşılmaya haddinden fazla müsait ‘beni ne doktorlar, ne mühendisler istedi’ sözündeki hayal kırıklığını can damarından yakalayıp, ‘öyle deme kız, Nevzat biraz asabidir ama esaslı adamdır.’ çukuruna düşmeyip, haklı olarak va fakat vicdansızca ‘davul bile dengi dengine’ diyen kocakarının takındığı gerçekçi tutumun aksine ‘Nevzatın da karısının da o realist dedikoducunun da canı cehenneme!’ diyecek kadar boşvermiş, geleceğinden çalıp tarihine borç vermiş birisiydim. Dedim ya usta. Benim yola koyulmam gerekiyordu ivedilikle.
 
Ender Songur

Ocak 2014, Niğde