Cahit Zarifoğlu'nu rahmetle anıyoruz

7.06.2013 17:37:00
Cahit Zarifoğlu

Şiirimizin zarif sesi Cahit Zarifoğlu, vefatının 26. yılında farklı etkinliklerle anılıyor. 

Cahit Zarifoğlu, modern Türk şiirinin 20. yüzyılın ikinci yarısındaki en özgün ve güçlü isimlerinden biriydi. 7 Haziran 1987’de, genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı.

Fakat 47 yıla sığdırdığı eserleri ve dünyaya bıraktığı incelikli ses, onun usta, unutulmaz bir usta olması için yeterliydi. Zarifoğlu’nun eseri, okurlar ve araştırmacılar için tazeliğini koruyor ve belki de hâlâ keşfedilmeyi bekliyor.


HAYATI 

"1940'ta Ankara'da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu'da geçti. İlkokula Siverek'te başladım. Maraş ve Ankara'da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam'da başladım, liseyi Maraş'ta tamamladım. Aslen Maraşlıyım.

Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya'dan Maraş'a gelip yerleşmişler. Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif'miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif'ten geliyor. Daha çok bu sebeple olacak Kafkasya'yı çok seviyorum.

Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım. Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk. 

Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim. 

Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı.

Bir yerde çok titiz bir insanım, bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır. 

Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor.

Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı. Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik. Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976'dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan'nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve "Okuyucularla" ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985'te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım."

Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976'dan itibaren TRT  Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi'nde 'Okuyucularla' başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir 'mektep' özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nda görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987'de Yâr'ine kavuştu. 'Yâr ile bayram iderler şimdi." 
 
 


ESERLERİ: 


Şiir:İşaret Çocukları 
        Yedi Güzel Adam 
         Menziller 
         Korku ve Yakarış 
Hikaye:İns 
Çocuk Hikayeleri:Serçekuş 
                                Katıraslan 
                                Ağaçkakanlar 
                                Yürekdede ile Padişah 
                                 Küçük Şehzade 
                                 Motorlu Kuş 
                                 Kuşların Dili 
Çocuk Şiirleri:Gülücük 
                           Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri) 
Roman:Savaş Ritimleri,Ana 
Günlük:Yaşamak 
Deneme:Bir Değirmendir Bu Dünya 
               Zengin Hayaller Peşinde 
Tiyatro:Sütçü İmam

                                                          
(Kaynak: Sohbet,Olcay Yazıcı,Türkiye,10 Mayıs 1986)


*

HIZLA AKAN MIZRAK

Sabahtır  
Alkışlar gecenin  
Sıcak damları sükûn yapılarıyla  
Aydınlatır bir ucundan  
Kahvaltı sofrasında çay tasını 

Düzgün uysal  
Işıklı bir de ağız  
Gizlice götürür hücreyi bütüne  
Ve akla her gelen telgraf telinde  
Öpüşür iki güvercin  
İncelmiş ve yumuşamış gagalarıyla

Bu geçen mızrak  
Kalın kararlı  
Atanın değer biçilmez atıyla  
Kuşkusuz yolunda gerek 

Mızrak geçer ışığı  
Geçer geceyi dolduran karanlığı da



ÇOĞALMAK

Çocuklarımızla 
Atlara biniyorduk

Dönüp bakarken geçmişe - kumandalı 
Atlara biniyorduk 
Benim çok çocuğum oldu 
Kadınım sen onların yüzlerini 
Çalılardan kolla

Bütün çıplaksın - omuzların 
Birbirine içiçe iki saat rakkası 
Gelecekte kumandalı - dönüyor 
Güneşi alıyor - alıyor gövden 
Karanlık eşyada bulup 
Ürkünce parlayıp koşan hayvanda bularak

Çocuklarımızlaysa - seçerek beni 
İçinin çağırması bir kır hayvanı düzlüğüyle 
Bedensel - seçerek ve buyruk üzerine 
İçine alışın doyuruşun 
O erkek giysilerine giydirişin

Doğanın çizdiğini 
    Çizip kanattığını hiç görmedim seni 
Çalı eğildi yumuşadı batan taş 
Kabuklar düz bir sıyrılma oldu 
İşte en başta ve değişen dünyada - durmadan "sen" 
                                                                   kalabilirlikle

Güzel kılınan sen 
Beni de kutsal sıvamaktasın

Güzelleşiyorum çocuklarımızla 
Hatırladıkça koşuyorum - biz geleceği 
Çoktan yaşadık öylemi kadınım 
Koşarak hatırlıyorum alnımın terini 
Avucumda tutup doyuran buğday ağırlığında 
Sunarak göğe 
Sınayarak elimin alnımla anlaşan hünerini 
Ve hatırlıyorum koşarak o gelecek zamanda 
İçimize söyleyen sese akıyorduk 
İlkin korkuyorduk 
Taşın kovuğunda oturuyorken 
Önümüzde ağaçsız düzlük - Çöl yada kumsal 
Gökte o acaip bakılamayan parıltı 
Buyruk alıyorduk

Açık 
Anlamlı 
Şu bildiğimiz gibi 
Ve dünyada 
Yere basarak 
Oku'maya başladık

Ben çocuklarım ve kadınım 
Bilerek erkekliği yeryüzünde 
Onun koşturmasıyla koşarak 
Bilerek kadınlığı yeryüzünde 
Onun koşturmasıyla kapanarak 
Erçocuklar sezinleyerek 
            giderek tanıyarak erkekliği 
Onun koşturmasıyla atılarak 
Kızlar kendilerinde doğrudan bularak kadınlığı 
Onun koşturmasıyla açılarak 
Hızla istekle alarak

Ben ve kadınım 
Açık anlamlı şu bildiğiniz gibi 
Ve dünyada 
Yere basarak 
Erkekliği ve kadınlığı hükümet ettik

Somuttur benim başım 
Rüzgar yüzümde engellenir 
Su akar saçımdan 
Öfkemde alnımda "v" damarı kabarır

Kadınımla hayvana benziyorduk 
Saçaklı üç kollu üç ayaklı 
Eti eti alıyordu
bir hayvanı
(Boğuyorduk
Yoruyorduk
Ağırlıyorduk) aramızda
Et eti alıyor - sert'e çarpıyor kanlı'dan geçiyor 
Değiştirmeden bırakıyordu

Çocuklarımızla 
Atlara biniyorduk 
Dönüp baktırarak başımızı 
Ardımızda kalan topraklara - Buyruk alarak 
Atları belirginliğe kamçılıyorduk 
Açık 
Anlamlı 
Şu bildiğiniz gibi 
Ve dünyada 
Yere basarak 
Haberi alıyor yayıyorduk işlenmiş ovalara 
Sesimiz olan atımızla - atlarımız olan sesimizle 
Kadında çocuklarımızı çoğaltarak - şiirimizle 
Kent kurulu yamaçlara - ıssız dağlara da

Tanıkol 
yer sahibi gök sahibi 
aktığımıza 
İçimize koyduğun sesle 



SULTAN

Seçkin bir kimse değilim 
İsmimin baş harfleri acz tutuyor 
Bağışlamanı dilerim 

Sana zorsa bırak yanayım 
Kolaysa esirgeme 

Hayat bir boş rüyaymış 
Geçen ibadetler özürlü 
Eski günahlar dipdiri 
Seçkin bir kimse değilim 
İsmimin baş harflerinde kimliğim 
Bağışlanmamı dilerim 

Sana zorsa bırak yanayım 
Kolaysa esirgeme 

Hayat boş geçti 
Geri kalan korkulu 
Her adımım dolu olsa 
İşe yaramaz katında 
Biliyorum 
Bağışlanmamı diliyorum