İsmail Kıllıoğlu yazdı...

29.05.2013 14:16:00
İsmail Kıllıoğlu yazdı...

 NİĞDE

“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,

Bir dakika araba yerinde durakladı.

Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,

Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar…”


1920’li yıllarda Ulukışla’dan Kayseri’ye öğretmen olarak giden Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973) “Han Duvarları” şiirinde yolculuğunun izlenimlerini duygulu bir Anadolu gerçekliği temelinde anlatır. Ulukışla’dan yaylı arabayla yapılan yolculuğun menzilinde kervansaraylar var ve onlardan konaklayarak geçmiş ve birine, İncesu’da bir hana sağ inip “ölü” çıkan “Maraşlı Şeyhoğlu” metaforu, şiire ayrı bir derinlik ve hüzün duyarlığıyla girer.

25 Mayıs’ta Osman Sarı’yla, Çamlıbel’in yaptığı ve tahkiye ettiği yolculuğa aksi yönden başlayarak Niğde’ye gittik. Çamlıbel, Ankara’dan Ulukışla’ya tren ile gitmişken, biz İstanbul’dan uçakla Niğde’ye müteveccih olarak Kayseri’ye gittik. Kayseri, Yeşilyöre, İncesu, Araplı Beli ve Niğde’ye vasıl olduk. Mesafe bir saati aşkın olduğu için ne İncesu’da bir hana indik, ne de kar ve tipiyle belin ötesini berisinden ayıran bir hava değişikliği yaşadık. Gerçi, gerçekten Araplı Beli’nin Niğde tarafıyla İncesu-Kayseri tarafının havasında belli ölçüde farklılık, dikkat edildiğinde, sezilebilmektedir. Yolculuğumuzda elbette bir “Maraşlı” ruhaniyetiyle yanımızda, yüreğimizde, zihnimizde ve dilimizdeydi: Üstad Necip Fazıl Kısakürek. O da bir “Kerem”di ama “Allah yolunun divanesi” olarak!

 

“30. Vefat Yıldönümü” başlığı altında, birkaç yıl önce kurulan “Yazsan Bir”in (Yazarlar ve Sanatçılar Birliği) düzenlediği panele konuşmacı olarak katılmak üzere Niğde’ye gittik. Etrafı dağ ve tepelerle kuşatılmış uzun ve geniş bir ova ve ovanın içinde uzanan vadi içine yerleşmiş kadim şehirlerimizden birisidir Niğde. Erciyes’ten Demirkazık’a uzanan dağ silsilesi, yani Toroslar’da, birkaç hata önce yağmış gibi kar örtüsü, zaten serin olan havaya tatlı bir serinlik daha katıyor.

Necip Fazıl, yaşadığı süre içinde ve eserlerinde Kayseri’ye özel bir yer vermiştir. Dolayısıyla komşu olan Niğde’nin Kayseri üzerinden bir ilgi sınırında olması beklenirdi. Fakat edindiğim izlenim Üstad’ın Niğde tarafından tanınması 30. vefat yılı vesilesiyle gerçekleşmiş gibidir. Bu noktada “Yazsan Bir”e çok önemli ve o nisbette ağır bir görev düşüyor. Muhakkak sanat, düşünce, edebiyat ve kültür alanında güç ve imkanlar ne kadar sınırlı da olsa, “Yazsan Bir”li dostların gayretleri, azimleri, ısrarları günden güne artarak bereketli verimlere dönüşme istidadındadır. Çünkü düşünce, sanat, edebiyat, bilim ve kültür alanına, tarlasına atılan en cılız tohum bile vakti saati geldiğinde yeşerip yemişe dönüşür. Örneği somut olarak Üstad’dır: Sağlığında olmasa da, vefatının otuzuncu yılında ruhaniyetiyle bizleri sofrasına davet ediyor.
 


Osman ile ben İstanbul’dan, edebiyat öğretmeni Kibar Ayaydın ve aynı zamanda şair ve hikayeci Murat Soyak Niğde’den katılırlarken, değerli yazar ve bilim adamı Abdullah Harmancı Konya’dan arkadaşlarıyla teşyi edici olarak gözüküveriyorlar.


Elbette sevgili dost Mehmet Bahsi ve Yazsan Bir’in yöneticilerinin emekleri ayrı bir değere sahiptir.


İSMAİL KILLIOĞLU

Milli Gazete
29 Mayıs 2013

http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Nigde/15137#.UaXmJUBA2m1