İstiklâl Marşı hakkında

18.03.2013 12:44:00
İstiklâl Marşı hakkında

İSTİKLÂL MARŞI

    İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilişinin 92. yıldönümü anma etkinliklerinin yoğun bir şekilde yaşandığı günlerdeyiz.

 İstiklal Marşı’nı anlamak ve anlatmak için onun hangi şartlarda yazıldığını bilmemiz ve onu bu çerçevede değerlendirmemiz gerekmektedir.

Kısaca o günlerde yaşananlara bir göz atmamız gerekir kanaatindeyim.

 Milli Mücadele yıllarında askeri şevklendirecek bir Milli Marşı ihtiyacı hissedildi. Bu ihtiyacın giderilmesi için bir yarışma düzenlenmesi kararlaştırıldı.

Marşın bestesi ve güftesi ayrı ayrı yarışmaya konulacaktır. Her birini kazanana beş yüz lira mükâfat verilecektir.

“ Yarışma Hâkimiyet-i Milliye Gazetesinde “ duyurulur. “ Türk şairlerinin nazarı dikkatine, Maarif Vekâletinden” başlığı vardır ilanda.

Yarışmanın tek şartı yazılacak güftenin,  Milli Mücadelenin ruhunu ifade etmesiydi.

Çok sayıda şair hemen kalemine sarılarak yazdıkları şiirleri Maarif Vekâletine göndermeye başladılar. Kısa sürede 724 şiir gelmişti.

Gelen şiirlerin hiç biri Milli Mücadele ruhunu veremediğinden yarışma istenen sonuca ulaşamadı.

Maarif Vekili Hamdullah Suphi TANRIÖVER, biliyordu ki;  bu şiiri ancak Mehmet Akif yazabilirdi.

Akif, imanıyla yaşadıklarıyla Anadolu’nun asırlık ızdıraplarını nefsinde hisseden ruhuyla, zulme karşı, küfre karşı zapt edemediği isyanıyla, Milli Mücadelenin örnek şahsiyetiydi. İstiklal Marşını ancak o yazabilirdi.



Akif, zaten 1915 yılında yazdığı şiirlerde İstiklal Marşının örneklerini vermişti. Marşın ilk hitabını kullanmıştı zaten.
 
"Korkma,
Cehennem olsa gelen
Göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz.
Yürürüz!"

Akif, beş yüz liralık mükâfat konusunda çok kararsızdı. En büyük korkusu para için yazıldığının zannedilmesiydi. Hâlbuki o dönemde maddi bakımdan çok sıkıntı çekiyordu.

     Arkadaşlarının ısrarı üzerine Akif,  Tacettin Dergâhına kapanıp Marşı yazmaya başladı.

Bazen gece yarısı aklına bazı mısralar gelir, bunları bir yere kaydetmesi gerekir. Fakat o zamanın şartları içerisinde fazla kaynak yoktur. Ve o binanın duvarına bazı mısraları yazar.

Akif İstiklal Marşını yazıp bitirinceye kadar tam bir istiğrak halini yaşamıştır. Tüm benliğiyle marşı düşünüyordu. Bazen meclis oturumlarında bile yazmaya devam ediyordu. İstiklal Marşı o dönemin şartları içerisinde Milli Mücadele ruhuyla kaleme alınmıştır. Marş nihayet son şeklini almıştır. 7 Şubat 1921’de imzasız olarak Maarif Vekiline teslim edildi. Yarışmaya katılan 725. şiirdi.

1921 yılının Mart ayında Meclis oturumu açıldı. Tüm vekiller hazır bulunuyordu. Yedi şiirin mecliste bastırılarak mebuslara dağıtılması kararlaştırıldı.

Hamdullah Suphi Bey büyük bir heyecanla kürsüden Akif’in şiirini okudu. Meclis alkıştan çınlıyordu. Ve Mehmet Akif Beyin Şiiri İstiklal Marşı kabul edildi.

Hamdullah Bey kürsüye gelerek büyük bir heyecanla şiiri tekrar okudu. Bütün mebuslar Milli Mücadelenin ruhunu fevkalade bir ifade ile terennüm eden bu büyük şiiri ürpertiler geçirerek dinlediler.

Mehmet Akif bir ufuk insanıydı ve gerçek bir vatanperverdi. İstiklal Marşı için verilen 500 liralık ödülü ihtiyacı olmasına rağmen kabul etmemiş; bu parayı kimsesiz çocuklara ve kadınlara meslek öğreten bir hayır vakfına ve şehit ailelerine bağışlamıştır.  

        Gençlere çağrım, bütün bu anlatılanları mutlaka daha önceden de duydunuz ve belki de birçoğunuzun ruhunda derin akisler uyandırdı. Bizler şu anı yaşayanlar olarak geçmişin mirasını ve geleceğin emanetini taşıyoruz. Geçmişte yaşayan şanlı ecdadımız, şehitlerimiz bize bu güzel vatanı miras bıraktı. Bizler de gelecek nesillere bu kutsal emaneti en güzel şekilde taşımalıyız.

12 Mart 2013


Muharrem Çifcibaşı