Benim öğrencilerim

4.02.2013 08:50:00
Benim öğrencilerim

 
 
                  BENİM ÖĞRENCİLERİM

Çocuklarımın elleri üşüyor, öğrencilerimin ise yürekleri…
 
Çocuklarımın ellerini yüreğimle, öğrencilerimin yüreklerini ise ellerimle ısıtmalıyım.

Ve her ikisi bir el olup yüreğimi;  bir yürek olup ellerimi ısıtmalı.

Çocuklarım ve öğrencilerim, gaye-i hayallerim benim!

Ben bir öğretmenim; 
Gökyüzünden güneş toplar, karanlıkta kandil gibi asarım. Yürekleri aydınlık olsun diye öğrencilerimin, karanlığa savaş bile açarım. Yusuf da benim, Mert de benim; Fatma da benim Esma da…
 
Hepsi de benim öğrencilerim. Her biri bir dünya benim için. Her biri keşfedilesi yepyeni bir gezegen… Dolaşırken; insanlığın kıyılara köşelere atılmış masumiyetini keşfediyorum, tertemiz atmosferlerinde…

Hepsi geleceğe açılan apayrı ve apaydın birer pencere. Hangi birinden baksam bir başka âlem; ama hiç biri yaşadığımız dünya değil. Rengârenk kurguladıkları ülkelerinde, burada gördüklerinden, kahramanlar seçip yerleştiriyorlar.

Her birinin o güzel ülkesini avuçlarımda taşımalıyım, başımda yumurta küfesi varmışçasına. Kötü figürlerin, kahraman olarak, sahnelerini işgal etmelerine engel olmalıyım. Geleceklerini güvenle ve umutla taşımalıyım yüreğime…
 
Önlerine büyük hedefler koymalıyım, sıcacık bir dünya özlemini ilmek ilmek işlemeliyim bembeyaz yüreklerine. Büyük millet idealinin dorukta olduğu zamanlarla onlar arasında etten kemikten bir köprü olmalıyım.

Ben bir öğretmenim;
Her sabah yeniden doğuyorum tertemiz dünyalarına. Onların gözlerinden seyrediyorum âlemi. Bir bakışım bin bakış oluyor, bin bakışım bir bakış…

Bazen Karacaoğlan oluyorum;
“Ağacın eyisi özünden olur
Yiğidin eyisi sözünden olur”
türküsü eşliğinde…

Bazen de Yunus Emre’yim;
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır.”
  dizelerinde olur sitemim…



Ben bir öğretmenim;
Sadece öğretmek değildir işim. Öyle ya, kadim zamanların insanlık mektebi Anadolu’nun yüreğini tutuyorum ellerimde…

Kâh Nasrettin Hoca olur göle maya çalarım, kâh bir meddah olur bastonuma siyah şapka asarım.

Yetmediyse, neşe toplar yüzlerine serperim.

Kucak kucak sevgi taşırım dünyalarına; yıldızları avuçlarına sayar, zamanı önlerine sererim. Dikensiz gül olamayacağını bilsem de, onlara kıyamam, dikenleri tane tane yolarım.

Bazen, sıradan bir öğretmen olur anlatırım; börtü böcek, ağaç çiçek, iyi kötü dünyayı.

Bazen, iyi bir öğretmen olur açıklarım; kâinatın dönüp duran, sönüp yanan, dolan boşalan halini.

Bazen de yeteneklerimi konuşturur; kötülüğü kıyım kıyım kıyarak iyiliğe çevirir, iyiliği sabah akşam önlerine sunarım.

Ama en çok da büyük bir öğretmen gibi geleceğin; huzur, mutluluk, kardeşlik ve barış yüklü dünyasına ilgi duymaları için esin kaynakları olurum.

Ben bir öğretmenin;
Her sabah “Günaydın çocuklar!” derken; gerçekten günleri aydın olsun diye tek tek gözlerine bakarım. Ayşe’nin anne özlemi olur, Ali’nin baba hasreti; Mustafa günlerdir tarlada çalışmıştır, uykuludur gözleri… Yunus kahvaltı yapmadan belki de yapamadan gelmiştir, Ömer sevgisizlikten zor nefes alıyor çoğu zaman. Öte yandan Aslı şımarıktır, küçümser diğerlerini…

Yılmam, yorulmam… Her gün, bir elimde rengârenk sevgi dolu tas, bir elimde merhamet yüklü fırçayla tek tek gözlerini boyarım.

Kin ve nefreti öğrenmesinler diye kötü örnekler vermem ama tehlikelere karşı gelebilmeleri için de; bilgi edinmeyi, eleştirel düşünmeyi, sorgulayarak öğrenmeyi ve paylaşarak yaşamayı öğretirim onlara.
 
Ben bir öğretmenim;
Eserim sevdamdır benim. Öğrencilerim yaşam sevincim… Sırf ülkem aydınlık olsun diye için için yanarım… 
 

İzzet Irmak, 'öğrencilerim yaşam sevincim' diyerek yazdı...